Zalımsın dünya
Dün şeker mi şeker bir güneş vardı. Sabahtan dışarı çıkalım, ormanda yürüyelim bugün diye geçirmiştim içimden. Erkut’un abisi ve eşi bizim yürüyüş yaptığımız ormanın tam dibine taşındılar. Birbirimizi severiz. Uzakta oturdukları için ayda yılda bir görüşüyorduk, şimdi haftada bir buluşur olduk. Bir köpekleri var. Karların içinde yaşamak için biçimlenmiş, bembeyaz, çok tatlı. Geçen hafta eve girmek bilmemiş, kar onun memleketi ne de olsa. Memleketinde yatmış yuvarlanmış, çok mutlu olmuş. Her sabah ve akşam ormanda yürüyüşe çıkarıyorlar onu, kendileri de spor yapmış kadar oluyor böylece. İşte, biz de o yürüyüşlerden birine katılalım diye geçirmiştim aklımdan. Fakat her zamanki gibi günümüz geç başladı, gündelik işler bittiğinde saat artık dört olmuştu, benim de canım nohutumu pişirip kitap okumak, dizi izlemek ister olmuştu. Kısmet yarına diye düşünüp hiç dürtmedim Erkut’u çıkalım diye. Fakat abisi aradı. Kanyon’a gelmişler, sizi de alalım dönerken, Oxy’i gezdiririz, sonra da bizde akşam...