Hem okudum hem dinledim, yetmedi izledim

Geçen hafta boyunca okuduklarım: 

China Mieville - Yeni Crobuzon Üçlemesi’nin ilk kitabı, Perdido İstasyonu

Ben bu adamı çok tutum. Bilimkurgu ve fantastiğe soldan soldan, sağlam bir nefes getirdi. Fakat yarattığı dünyalar o kadar detaylı ki,  bir nefeslenmek istiyor insan o nedenle ikinci kitaba geçmeden önce başka bir şeyler okuma ihtiyacı hissettim.

Böylece kardeşimin izinden gidip Han Kang’ın Vejetaryen’ini okudum. Güzeldi. Ekmekçim de okumuş kitabı, onun sayfasında da bahsi geçti. Aklıma geldi, bir ara hemen ertesi hafta getiririm diye ondan alıp da, altı yıl sonra iade ettiğim kitaplardan biri de Han Kang’ın değil miydi? Hani kapağında saç örgüsü olan?

Oradan hadi bir Japon daha okuyayım dedim, karşıma Naomi: Bir Aptalın Aşkı çıktı. Yazarı Cuniçiro Tanizaki. Kendisi Japon edebiyatının babalarından sayılıyormuş. Kitap Japonya’nın batılılaşma aşkı merhalesinde değişen kadın erkek ilişkilerini ele alıyordu. Bizim Reşat Nuri’nin, ama daha çok Hüseyin Rahmi’nin ele aldığı konulara benziyordu. Belki biraz Peyami Safa havası da vardı. Kolay okunan bir kitaptı. İyi gitti.

Arkasından basit bir polisiye okuyayım dedim. Blake Pierce’in Bir Riley Paige Gizemi üst başlığında yayınlanan Kaybedilen’ini okudum. Çok derinliği olmayan, eh işte halinde sürükleyiciliğe sahip bir kitaptı. Okudum bitti. İkincisi, üçüncüsü var, okurum arada yine.

Bunlar okuduklarım, bir de dinlediklerim var. Uykuya dalarken kitap okumak yerine dinlemenin daha fazla işe yaradığını bu hafta keşfettim. Ne kadar Reşat Nuri, Memduh Şevket, Hüseyin Rahmi varsa dinlerken, iki gün önce aklıma geldi. Dedim, madem uyumak için dinliyorum, neden masal dinlemeyim ki? Böylece Binbir Gece Masalları’na başladım. Gündüz vakti iş yaparken de, Marx’ın Das Kapital’ini dinliyorum. Okumaya ne zaman başlasam asla bitiremediğim şu kitabı bu kez dinleyerek bitirmeye azimliyim. Hadi inşallah.

Ne izledim dersek, genelde haftamız Şahsiyet’le geçti, Arada bir kaç bölüm Krapopolis götürdük. Bilmeyen varsa bilsin, izlesin, hiç öyle aman ben çizgi dizi izlemem demesin, çok eğlenceli, zeki esprili bir dizi bu. İlle de izlesin. 

Sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerimizin vazgeçilmez eşlikçisi Avrupa Yakası’nı yazmayayım artık. Bir bölümü dört beş yemekte bitire bitire 88. bölüme ulaşmış durumdayız.

Yazma kısmına sadece buraya yazdıklarımı ekleyebiliyorum bu hafta. Hatta bu sabah durumu fark edince, dedim yok öyle blog bahanesiyle romandan vaz geçmek, oturdum bir saat çalıştım. Sonra buraya geldim. 

Merhaba yavrum yeni hafta. Hadi mutlu et beni yedi gün yedi gece e mi?

Bu sabahın bana günaydın dediği şarkı da hiç fena değildi ha:




Yorumlar

  1. Nasıl güzel bir ses değil mi? sakin, huzurlu. bir de "ah keşke fransızca bilseydim" isteği uyandırıyor bende :)

    bir ara ekmekçim de farklı ülkelerin masallarını okuyordu. beni pek sarmıyor masallar sanırım. iş yaparken dinlediğin kitapla beni benden aldın yalnız, bak diyeyim :) alemsin vallahi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ben o masal dinleme işene bayılmıştım. Şimdi yeniden dinlemek geçiyor aklımdan. :)
      Evet ya, Das Kapital bahsi nefis. :))
      Hayır o kitaplar arasında yoktu Han Kang, o zamanlar tanışmamıştık henüz, kendisiyle.
      Fakat o kitaplar için liste yapnan gözümün önüne geldi şimdi, çok tatlıydı. :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmuşum

Biri kapasın şu kapıyı! Lütfen!

Acı var mı acı?