Emirgan’a gittik N.cüğümle. Henüz dallar yeşermemiş, lalelerin bidicik yeşil sapları görünüyor. Kediler tokça, martılar tok bile olsalar hep aç. Yanımızda götürdüğümüz kedi mamalarını aralarında kavga dövüş olmadan bitirdiler. N. karanfilli tarçınlı bir çay demlemiş, yanına peynirli sandviç. Zaten bunları hep o düşünür, canım benim.Bir de tam hizmet; gelir beni arabayla alır, geri getirir filan. Biraz yürüdük, çokça orada burada oturduk. Açmış nergisleri, sümbülleri kokladık. Bir kez daha İstanbul ne güzel dedik, hayat ne güzel. Bu da klasiğimiz, evden çıkalım buluşalım der, çıkana kadar üşenir sonra gittiğimiz yerde bir noktada bu sözleri söyleriz, güleriz. Epeyce gezmişliğimiz, birkaç güzel mekan keşfetmişliğimiz var. Son kararımız, nerede Beltaş bulursak, orada oturmak. Çayı kahvesi yemesi içmesi hem güzel hem de hesap ödeyince sinir basmıyor insana. Zamanında ikimizin de cafe, restoran işletmişliğimiz var. Fahiş fiyatlara hak vermiyor değiliz hesaba vurunca ama sonuç değişmiyo...