Zalımsın dünya

Dün şeker mi şeker bir güneş vardı. Sabahtan dışarı çıkalım, ormanda yürüyelim bugün diye geçirmiştim içimden. Erkut’un abisi ve eşi bizim yürüyüş yaptığımız ormanın tam dibine taşındılar. Birbirimizi severiz. Uzakta oturdukları için ayda yılda bir görüşüyorduk, şimdi haftada bir buluşur olduk. Bir köpekleri var. Karların içinde yaşamak için biçimlenmiş, bembeyaz, çok tatlı. Geçen hafta eve girmek bilmemiş, kar onun memleketi ne de olsa. Memleketinde yatmış yuvarlanmış, çok mutlu olmuş. Her sabah ve akşam ormanda yürüyüşe çıkarıyorlar onu, kendileri de spor yapmış kadar oluyor böylece. İşte, biz de o yürüyüşlerden birine katılalım diye geçirmiştim aklımdan. Fakat her zamanki gibi günümüz geç başladı, gündelik işler bittiğinde saat artık dört olmuştu, benim de canım nohutumu pişirip kitap okumak, dizi izlemek ister olmuştu. Kısmet yarına diye düşünüp hiç dürtmedim Erkut’u çıkalım diye. Fakat abisi aradı. Kanyon’a gelmişler, sizi de alalım dönerken, Oxy’i gezdiririz, sonra da bizde akşam çayı içeriz dedi. Demek olacağı varmış işte dedim içimden, gülümsedim. 

Eltim Ukraynalı. Beş yılda hem İngilizce hem Türkçe öğrenmek zorunda kaldı yavrum. Şimdi yarı Türkçe yarı İngilizce anlaşmaya çalışıyoruz. Benden epeyce küçük hatta annesinin yaşı bana daha yakın. Akıllı, uyumlu, sevimli bir kızdır. Ülkesinde savaşın başladığı yıllarda çok üzgündü. Annesi orada kalmıştı, zar zor buraya getirebildiler ama uzun sürdü. Tam konuşamadığın birini teselli etmek çok zor. Görüştüğümüz zamanlarda sarılıp saçını okşuyor, üzülme düzelecek diyordum. Ülkesinden günbegün orası bombalandı, burada kadınlara tecavüz ettiler haberleri gelen, yabancısı olduğu bir ülkede dilini bilmediği, kültürüne uyum sağlamakta zorlandığı insanlar arasında kalmış bir genç kadına nasıl teselli verilebilir, bilmiyordum. Belki sarılmama bile ayıp olmasın diye katlanıyordur. Belki onun kültüründe bu yakınlık hoş değildir, bilmiyorum ki. 

Annesi Türkiye’ye gelebildikten sonra biraz rahatladı. Yine de tabii aklı fikri devam eden savaşta. Evvelsi gün Trump delisinin bütün diplomatik incelikleri bir kez daha yerle bir ederek Zelensky’i aşağılamaya çalışmasının videosu ortamlara düşünce aklıma L. gelmişti. Kim bilir kadar çaresiz hissetmiştir, nasıl da üzülmüştür yavrum. Bir de o manyak, bana teşekkür et diyordu adama. Neden? Çünkü zamanında çok yardım ettik sana, şimdi etmiycez, sen de istediğim her şeyi yapacaksın, madenlerinizi bana, topraklarınızı Putin’e vereceksin yoksa üçüncü dünya savaşı çıkar, sorumlusu da sen olursun. Te allam ya! Ne günlerle imtihan oluyoruz biz böyle?

İşin politika kısmında değilim. Vallahi değilim. Ama Tiranların böyle kolayca at koşturduğu, pervasızlaştığı bir dünyada nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Korkuyorum. Kızıyorum. Sanırım hepimizde olan bir duygu durumu bu. Gücün üstündeki demokrasi yaldızı sıyrılmış, demir yumruk tüm çıplaklığı ile ortada. Gücü gücü yetene artık.

L. dün hiç konuşmadı neredeyse. Yanımızda da durmak istemedi. Annesiyle ona üzülmeyin ne olur dedim yine. Sanki bu mümkünmüş gibi. Biz de yürüyüşten sonra fazla takılmadan bir çay içip döndük evimize.

Ah, dünya! Zalımsın dünya!

Bu sabah aklımda şu şarkıyla uyandım:



Yorumlar

  1. Geçen hafta ben de Elbette'yi dilime dolamıştım. :)
    Dünya çok zalim hem de, burnumuzun dibinde neler neler oluyor da bakakalıyoruz. :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim be ya…

      Sil
  2. zalım ve çukur dünya..sanki dönmüyor bir uçurumdan aşağı yuvarlanıyor da biz hala aynı dönüş sanıp aldanıyoruz..L. için ve pek çok savaş mağduru görünmeyen detay(!) insanlar için ( ki biz de farklı bir şekilde öyle) çok üzgünüm..yine de şarkı söylemek lazım avaz avaz yoksa valla çat diyeee..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünya derken insanlık diyoruz aslında, ne büyük yanılgı, ne kibirli bir duruş. Dünyanın umrunda bile değiliz aslında, birbirimizi yesek bitirsek yaşamı başka yerden yeşertir. İnsan dediğin akıllı olmalı, didişmekle nereye varacağımız ortada işte.

      Sil
  3. ah ah diye okudum L.'nin durumunu. ne zor...sarılman işe yarıyordur bence. bilimsel olarak kanıtlanmış, sarılmanın faydaları, devam et bence :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. L. ciğimin sarılmaktan filan çekinmediğini, bu mevzuda gayet de Akdenizli olduğunu öğrendim zamanla neyse ki. Kız dünya vatandaşı aslımda, gezmediği yer kalmamış. Düşünüyorum da daha on on beş yıl önce hepimiz kendimizi öyle görüyorduk. Yurtdışına çıkmak kolaydı, İstanbul sığınılan değil, eğlenip yaşanmaya gelinen bir kentti tüm yabancılar için. Çok hızlı değişti dünyamız.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmuşum

Biri kapasın şu kapıyı! Lütfen!

Acı var mı acı?