Dondurmam buz kaymaklı
Yazdan bu yana görüşmediğimiz bir arkadaşım aradı. Ailesindeki hastalıklarla cebelleşmiş, biraz nefes alır almaz aramış beni. Başım çok kalabalıktı ama arkadaşlık, sosyal çevre başka, o lazım diyordu. Sen eskiden bizi dürterdin, zorla çıkarırdın, buluşurduk. İyi gelirdi.
Ben de aynı dertten muzdariptim dedim. Eylülden bu yana kendi sağlığımla dertliydim, yürüyebilsem rahat rahat, çıkmaz mıydım, dürtmez miydim hiç? Üstelik yapıştı kaldı da bu eve kapanma hali. Ama haklısın, zorlamak şart. En kısa zamanda buluşalım.
Onunla son buluşmamızda biraz ego savaşı yaşamıştık. Hiç sevmem çünkü geri durmayı beceremem, iş uzarsa çirkinleşirim, sonrasında günlerce kendime kızarım. Fakat elimde değil, bir Arnavut atasözünde dendiği gibi os..ranın önünde s.cacan ki, ..çı yok demesinler. Bu lafı duyduğumda hah, tam benim için söylenmiş demiştim. Beğenerek değil ama artık kabul ederek. Ben ego yarıştırmam ama biri egosunu çıkarır masaya koyarsa ben de benimkini çıkarır koyarım: He, şimdi anlat bakalım, hangimizinki daha büyük?
Yahu kadın, kaç yaşına gelmiş, yıllardır birbirini tanıyan, dertlerimizi, neşelerimizi paylaşmış insanlarız. Ne gerek var yani yok senin eşeğin gancık, yok benimki hesaplarına? Her şeyi dobra dobra konuşuruz yıllardır, ilişkimizi bu güvene dayanarak kurmuşuz. Ben söylediklerimden hangi birine alınacağını nereden bileyim? Böyle yapacağına direkt söyle bana, kırıldığın bir şey varsa söyle. Seni kıracağıma kolumu kırayım. Bunları sonradan kendi kendime söyledim tabii, o an olanları sahiden de anlamamıştım. Ufaktan kavga ettiğimizi bile anlamamıştım ki.
Gözü dolmuş, dostlukların hiç bir şey için olmasa da yılların hatırına devam etmesi gerektiğini söylemişti. Çok kızmıştım. Ne demek yani, yıllardan başka bir değerimiz yok muydu birbirimiz için? Ama ahlaki bir tartışma başlatmanın zamanı değildi, üzüldüğünü görüyordum, uzatmadım. Ki, beni bilen bilir, bu uzatmayışım bile ona verdiğim değeri gösterir.
Bir sonraki gün için bir program yapmıştık, ertesi gün aradı, arkadaşlarının onu zorla tatile çıkaracağını söyleyip iptal etti buluşmamızı. Bilmem yalan, bilmem doğru.
Eh, ben de aramadım sonrasında. Halim yok kapris çekmeye. Hala da bilmiyorum o günkü o saçmalığın sebebini. Eskiden olsa yav bi anlat derdin ne, ben ne yanlış yaptım diye başının etini yerdim. Çözelim, çözemiyorsak ayrılalım :))) Ama artık koyveriyorum gitsin.
Hiç bir şey olmamış gibi konuştuk, haftaya grupçanak buluşalım dedik. En iyisi böyle zaten. Çocuk muyuz allasen?
Hoş, hala biraz çocuğuz galiba :))
Bu sabah aklımdaki şarkı çok şugardı. Şöyle bir şey:
Ayyyy, Nurhan Damarcıoğlu, sesinden neşesi okunan kadınlardan, pek severim :)
YanıtlaSilsenin ego savaşına gireceğini ummazdım ve çok güldüm arnavut atasözüne :)
ben 4-5 yıl önce böyle bir "ne olduğunu anlamadan bitiveren arkadaşlık" yaşadım. çok uğraştım neden bittiğini (bitirdiğini) öğrenmek için ama yok, öğrenemedim, söylemedi ama uzak, soğuk, donuk davranmayı da sürdürdü. en sonunda "e tamam" dedim ben de, "koyvereyim gitsin" :) aklıma geldikçe hâlâ merak ediyorum nedenini ama üzerinde pek durmuyorum sonrasında. nazım'ın "arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu yeşermez bir daha" dizesine inanırım. boş yere kurutmamak gerek arkadaşlıkları yahu!
Ben de, ben de çok severim böyle hovarda meşrep, neşeli kadınları. Sağolsunlar, onlar da beni sever. Dobra olsun ciğerimi yesin arkadaş dediğin. Çünkü ben sahiden imadan anlamıyorum. Madem arkadaş diye seçmişsin beni, salaksam da salaklığımla sev, anlatıver derdini. Ben de kendimi geliştireyim, ne var yani?
SilEgo savaşı demeyelim de, altta kalmayı yediremiyorum biri haksız yere üstüme gelince. Başkasının hakkına saygı duyulmadığında çıldıran ben, bana haksızlık yapıldığında neden ses çıkarmayayım?
Şarkı sayesinde hafiften oynayarak kalktım yataktan. Hahaytt:)
Demek herkese denk gelen bir çat diye arkadaşlığı kesme hikayesi var; bizim gruplardan birinde bir arkadaş öyle aniden çıkıp gitmiş ve kimseler ulaşamamıştı.
YanıtlaSil