Güüüünaaayyydıııın
Dişimdeki acı geçmiş, uykumu almış olarak, erkenden, misler gibi uyandım. Mızmızlanmayan bir benle karşınızdayım. Karnım aç değilse, hasta değilsem, uykumu almışsam ve üşümüyorsam ya da pişmiyorsam bir yavru köpek kadar mutluyumdur genelde. Şu an hev hev halimdeyim. Bir salladığım küçük kuyruğum eksik. Hayat ne güzel bi şey di mi?
Düne damgasını vuran etkinlik, mutfakta en beceriksiz olduğumuz kısımda gerçekleşti: Hamur işleri. Ben sabahtan pizza kraker denilen bir tarif uygulamaya çalıştım. Normalde amaç hamuru ince açıp kraker gibi bir şey pişirmekti. Benimkiler yırtılmakta inat edince kurabiyeye çevirdim. Pek fena olmadı ama öyle aman aman da başarılı değildi. Yine de Erkut’un öğleden sonraki ıspanaklı el açması böreğinin yanında Michelin yıldızı alırdı yani. Onun açmaya çalıştığı yağlı hamurun videoda izlediğimiz gibi ay bak ne kolay açılıyor, olay bol yağda tabii iyimserliğiyle alakası yoktu. Ortaya bir vahşet çıktı. Burayı okuyacak olursa çok kızacak ama ben dediydim, bunun unu az, ayrıca zeytinyağ sağlıklı olabilir ama bu hamura kullanılmaz dediydim. Fırından çıkanlar belki sağlıklı olabilir ama yemeniz halinde ikinci bir diş ameliyatı gerektirecek, üzücü şeylerdi. Yazık oldu zeytinyağ efendiye.
Aralıklı yağan karlı, güneşli, evde otur ne işin var sokakta dedirten bir gündü. Mutfakta oyalandık. Ben arada kitap okudum, o satrançta önüne geleni devirdi, dört bölüm Şahsiyet izledik. Loki hep uyudu. Böyle bir gündü işte. İnsan bir günden daha ne istesin, di mi?
Blog yazmak iyi güzel de, yazma hevesimi gidermiş oluyorum burada bir nebze. Sabah insanıyım, en verimli bu saatlerde çalışıyorum. Sabah buraya yazınca, geçen hafta tekrar heveslenip bir yıl sonra başına oturduğum roman düzenleme işi tavsadı yine. Sanırım blogu akşamları yazmak, sabahı romana ayırmak daha efektif olacak. Planlı olsam üç haftada bitecek iş bu elimdeki, yazık valla.
Hadi bakalım, ben bir gayret şunun başına geçeyim de, bitsin de, sonrasında kendi kitabıma geçerim belki. Ya da geçmem. Ay herkes yazıyor artık, eğer bir şaheser yaratmayacaksam onca kitap arasına yeni birini katmanın ne anlamı var diye de düşünmüyor değilim ya, neyse. Kendi keyfime yazarsam yazarım, o sonranın konusu olsun. Ne hedef severim, ne ödev.
Gününüz güzel olsun. Her şeyin başı sağlık.
Evet, klişelerin doğrulandığı yaşlardayız :)))
Ha, bu sabah Nemrudun kıızıı, yandırdı bizi, çaktı pençesini felek misali diyerek uyandım. Ellerinizi ritme uygun çırparak, sağa sola sallanarak dinleyiniz bi yerlerden.
Hahahaha, Erkut'a söyleme ama Zeytinyağı denen yağın hamuru sertleştirdiğini hele öyle tahmin ettiğim çekelene çekelene yapılan hamurun yağ miktarını düşününce felaketle sonuçlanacağını ben bile biliyorum :P
YanıtlaSilSevimli kuyruğunu severim senin <3 Yalnız o kuyruk ne çok şeyin denk gelmesiyle sallanıyor öyle ya, yani hepsini her zaman nasıl denk getireceğiz. Ay iyi ki kardeşin falan değiilm :D
Sus sus, kimse bilmesin kardeşim sanıyorlar seni :))))
Silher ikinizi de keyifle okuduğumu ve yeni tanımış olmaktan da mutlu olduğumu şuraya not düşeyim gideyim..sevgiler :)
Silneşe
Oh şükür diş ağrısının gitmesi süper olmuş. Bu kar günleri hepimizi hamur işlerine düşürdü galiba. Neyse, bu kar faslını da kapatıyoruz umarım, daha fazla hamura gömülmeden. :))
YanıtlaSilya bazen mutfakta işler hiç umduğumuz gibi gitmez, moral bozmak yok, yola devam :)
YanıtlaSil"klişelerin doğrulandığı yaş" tanımına bayıldım. evet ben de öyleyim ve gün geçtikçe bu halimi abartıyorum :P